25 Ocak 2011 Salı

Yazarlar ne dinler?


Artık yazarlar kitaplarını yazdıkları süreçte dinledikleri müzikleri de paylaşıyor okuyucularıyla. Ben ilk örneğini Maxime Chattam'ın bir kitabında görmüştüm. Şu anda hangisi hatırlamıyorum.

Ama yakın zamanda Stephenie Meyers'in internet sitesinde gördüm. Filmde yer alan şarkılarla alakası yok. Yazarın tamamen kişisel tercihlerini yansıtan bir liste. Örnek vermek gerekirse Twilight (Alacakaranlık) kitabını yazarken dinlediği şarkılar:

1. "Why Does it Always Rain on Me?" — Travis
2. "Creep" [radio edit] — Radiohead
3. "In My Place" — Coldplay
4. "I'm Not Okay (I Promise)" [video edit] — My Chemical Romance
5. "With You" [reanimation remix] — Linkin Park
6. "By Myself" — Linkin Park
7. "Dreaming" — OMD
8. "Please Forgive Me" — David Gray
9. "Here With Me" — Dido
10. "Time is Running Out" — Muse
11. "Tremble for My Beloved" — Collective Soul
12. "Dreams" — The Cranberries
13. "Lullaby (Goodnight, My Angel)" — Billy Joel

Filmin müzik listesi ise tamamen başka:

Twilight (Alacakaranlık) müzik listesi


#Song/ArtistSceneLength
1"Supermassive Black Hole" by MuseThe Cullens play baseball3:31
2"Decode" by ParamoreSecond song in end credits4:21
3"Full Moon" by The Black GhostsOpening credits3:50
4"Leave Out All the Rest" by Linkin ParkFirst song in end credits3:19
5"Spotlight (Twilight Mix)" by MutemathBella gets out of car at school with Edward3:20
6"Go All the Way (Into the Twilight)" by Perry FarrellBella and Edward first walk into prom3:27
7"Tremble for My Beloved" by Collective SoulBella gets saved by Edward from Tyler's van3:53
8"I Caught Myself" by ParamoreBella and friends shopping for prom dresses3:55
9"Eyes on Fire" by Blue FoundationBella waiting at the parking lot for Edward5:01
10"Never Think" by Robert PattinsonBella and Edward talking at the restaurant4:29
11"Flightless Bird, American Mouth" by Iron & WineBella and Edward dance and talk alone at prom4:02
12"Bella's Lullaby" by Carter BurwellOn and off throughout the film2:20


Ben her iki listeyi de sevdim. Bence okuyucular açısından çok güzel bir olay bu. Ben mesela Paul Auster benim kült kitabım Leviathan'ı yazarken ne dinliyordu, nerede yazdı, ne giyiyordu merak ediyorum. Hangi hal ve ruh içinde yazdığını kitabını senelerdir merak eder dururum.

Bizde böyle bir liste ile karşılaşmadım. Bundan Türk yazarlar kitap yazarken müzik dinlemiyor sonucunu çıkarmamalıyız sanırım :) Sadece bizlerle paylaşmak akıllarına gelmemiştir diye düşünüyorum.

Ben bu yazıyı yazarken fonda Norah Jones çalıyordu. Ne zaman yorulsam, kafa dinlemek istesem bana evin her hangi bir köşesinden Norah Jones eşlik eder. Böyle bir huy geliştirdim. Beni müthiş dinlendiriyor sesi...

24 Ocak 2011 Pazartesi

Ateşi Yakalamak ve Alaycı Kuş-Ve ve ve yine Suzanne Collins


Katniss Everdeen öyle bir ateş yaktı ki Panem halkının ta yüreğinde acımasız başkan Snow bu ateşi ancak yine kendisinin söndürmesi gerektiğini yoksa Gale'in, annesinin ve biricik Prim'inin hayatının tehlikede olduğunu söylemek için bizzat Galipler Köyü'ndeki evini ziyaret etti.

Katniss bir tarafta ailesi, bir tarafta av arkadaşı ve yüreğindeki yerinden emin olamadığı Gale ve diper yanda da Açlık Oyunları'nda romantik aşık rolünü büyük bir özveriyle ve içten oynayan Peeta'sı için daha ne kadar kendi hayatından, duygularından vazgeçeceğini bilemiyor. Öte yandan Panem halkı da Katniss'in saçtığı kıvılcımları ateşe dönüştürmek üzere...


Katniss Everdeen'in kitaplarını geçen hafta okumaya başladım. Ülkemizin içinde bulunduğu durum ile Panem halkının durumu neredeyse çok benzer geldi bana. Biliyorum bizde de özellikle Kurtuluş Mücadelemizle ilgili çok güzel kitaplar var. Ama bizim yazarlarımız bu konuları illa büyük bir ciddiyet içerisinde kocaman cümlelerle ve çoğu kişinin okuyamayacağı kadar heyecandan, duygudan  yoksun yazıyorlar. Elbetteki tarihimiz en doğru şekilde aktarılmalı. Bu çok önemli. Ama insanların, özellikle de çocukların ve gençlerin ilgisinin çekileceği şekilde kelimelere dökülmesinin bana göre bir sakıncası yok. Aksine faydası bile olabilir.

Son kitap bana ilk iki kitaptaki heyecanı vermedi desem sanırım yanlış olmaz. Bunda Katniss karakterinin bu kitapta genelde depresif bir durumda olmasının da etkisi var. Ailesi ve diğer 12.Mıntıka sakinleriyle birlikte aslında yokolmuş sanılan, ama Capitol yöneticilerinin de bilgisiyle yeraltında bir hayat kuran 13.Mıntıka'da yaşamaya başlayan Katniss Alaycı Kuş olup kıvılcımları önce ateşe, sonra da yangına dönüştürüp Panem halkını Başkan Snow'un acımasız yöentiminden kurtaracak mı yoksa hayatını 13.Mıntıka'nın kuytu köşelerinde he sabah koluna damgalanan günlük programa uygun olarak mı yaşayacak? 

Şimdi ben heyecanla Açlık Oyunları ve diğer kitapların filme çekilmesini bekliyorum. (Yurtdışı sitelerde okuduğum kadarıyla kast çalışmaları başlamış.)  Bakalım kitap ile aynı zevki verebilecek bir yönetmen çıkacak mı. Bu arada benim kitapta en sevdiğim karakter Katniss değildi. Stilist Cinna benim daha çok ilgimi çekti. İlk kitapta Cinna'nın güzemli hali tavrı diğer kitaplarda çözülecek diye düşünmüştüm. Bence yazar Cinna'yı konu alan bir yan kitap yazabilir. Aynı şekilde Gale ve Haymitch için de birer kitap yazmaya değer diye düşünüyorum.

Stephenie Meyer nasıl Twilight serisinden hiç alakasız bir Bree Tanner kitabı çıkardıysa Suzanne Collins bahsettiğim karakterler ile ilgili haydi haydi birer kitap yazabilir. Filmin çekileceğini öğrendiğimden beri benim aklımda Cinna karakteri için nedense Jude Law var ;)

Heyecan ve mücadele arıyorsanız Açlık Oyunları ile başlayın derim.

18 Ocak 2011 Salı

Açlık Oyunları-Suzanne Collins



Birkaç zamandır hayat oldukça duygusal akıyor. Sevgili ananem, ailemizin çınarı Hatice Sultan neredeyse bir aydır hastanede komada... Bir şekilde acı seni içine alıyor, alışıyorsun. Zaman zaman içini bir burkup ben buradayım diyor, ama hayat devam ediyor.

Bu sabah facebook'a girtdiğimde bir arkadaşımın durum mesajı gözlerimin dolmasına neden oldu: ''Uzak diye bir yer yok. Paylaştığımız gökyüzü kavuşturuyor bizi.'' Halbuki onunla daha hiç yüzyüze görüşmedik. Ama bir sürü fikirlerimizin örtüştüğü konu var. Şimdi o Ankara'da yaşamaya başladı, eşinin işleri sebebiyle.

Sabah sabah bu mesajı görünce sayfada çok duygulandım. Aynı gökyüzünün altında yaşıyoruz. Uzağız birbirimize ama aslında yakınız. Aynı havayı soluyoruz, aynı hayatı yaşıyoruz. Ama yaşadığımız dünyanın kıymetini bilmiyoruz. Neyse sabah sabah daha fazla bunalım yaşamanın gereği yok :)

Bugünlerde bir seri okuyorum. Suzanne Collins'in Açlık Oyunları ile başladım. İlk kitap da çok etkileyici ama ikinci kitap insnaı öyle bir yerden yakalıyorki... Capitol sonsuz zenginlik, sonsuz güzellik ve bir o kadar boş yaşayan insanlarla dolu bir şehir. Diğer halk 12 Mıntıka'dan oluşuyor. Her biri Capitol'de yaşayan vurdumduymaz zengin insanlara bir şeyler üretiyorlar. Romanın konu aldığı Katniss ''Alevler içindeki kız'' 12.Mıntıka'da yaşıyor. 12.Mıntıka insanları 18 yaşına bastıkları anda kömür madenlerine inerek günde 12 saat çalışıp Capitol insanlarının yakıt ihtiyacını karşılıyorlar. Katniss'in babası daha yeni ölmüş. Madendeki patlama Mıntıka'daki birçok madenci ailesinin ocağını söndürmüş. Katniss babasının öğrettiği şekilde kaçak avlanırken (tellerle etrafı örülü olan Mıntıka'nın dışı Capitol'ün malı, dolayısıyla tüm herşey) arkadaşı Gale ile güzel saatler geçiriyor. Keyiflerinin kaçtığı Toplanma Günü gelene kadar hayatları basit, aç ama az da olsa mutlu.

Yıllar önce Mıntıkalar Capitol'e karşı isyan ettiğinde Capitol onları acımasızca, insan aklının almayacağı şekilde cezalandırdı. Her Mıntıka 12 yaşına gelmiş bir erkek ve bir kız haracı Capitol'deki insanları eğlendirmek için Arena'da ölümüne mücadele etmesi için göndermek zorunda! Bazı yemeğe muhtaç ailelerin çocukları durumu iyi olan haraç adaylarının yerine adlarını yazdırarak para kazanabiliyor. Katniss hem annesini hem de küçük kardeşi Prim için elinden gelen herşeyi yapıyor.

12.Mıntıka meydanda toplandığında kızlar ve erkekler olarak ayrılmış olanlar içinde hem kardeşlerinin yerine de ismini yazdıran Gale, hem de Katniss yürekleri çarparak kurayı beklemektedir. İlk olarak kız haracın isimi belirlenecektir. Akıl Hocası elini uzatıp kağıdı çeker ve okur: Primrose Everdeen...

Katniss kendini öne atarak küçük kardeşinin yerine aday olduğunda Capitol'de ve 12 Mıntıka'da birden birşeylerin değişeceğinden habersizdi.

Ben şu anda ikinci kitabı okuyorum. Bittiğinde onu da yazacağım. Mutlaka okunması gereken kitaplar. Kötü yönetilmiş insanların bir kıvılcım sayesinde nasıl birer asiye dönüşerek geleceklerini kurtardığını keyifle okuyabilirsiniz.

Aşağıdaki resim Katniss'in ve tüm Mıntıkaların hayatını değiştiren Alaycı Kuş...



14 Ocak 2011 Cuma

Kaplumbağa Terbiyecisi-Emre Caner




Osmanlı denildiğinde aklıma gelen genelde beceriksiz devlet adamlarının elinde harcanan muhteşem bir devlet oluyor. Aralarında devleti için birşeyler yapmak isteyenler de mutlaka vardır ama aklıma nedense gelmiyor.

Kaplumbağa Terbiyecisi kafamdaki bu imajı tamamen değiştirdi. Öyle bir insan düşününki 18 yaşında Paris'e hukuk eğitimi almaya gönderilmiş. Hukuk eğitimini içindeki resim yapma aşkı yüzünden yarım bırakmış. Paris'de güzel bir Fransız kızına aşık olmuş ve evlenmiş. Bir gün kendini devlete hizmet için Bağdat'ta bulmuş. Bir bakmışsın müze müdürü olmuş. Bir bakmışsın ülkesinin yeraltındaki hazinelerini yabancılara kaptırmamak için arkeolog olmuş. Bir bakmışsın çok büyük saygı duyduğu paşa babasına kafa tutmuş, doğru bildiklerini savunmak için.

Öyle bir hayat hikayesi okudumki hayran oldum. O zamanlarda bir insan ancak bu kadar güzel, bu kadar  doyurucu ve bu kadar iz bırakarak yaşayabilirdi. Osmanlı'da ilk müzeyi kuran, Güzel Sanatlar Akademisi'nin açılmasını sağlayan ve uzun yıllar yöneten hep Osman Hamdi olmuş.

Kitap Osman Hamdi'nin hayatı yanında Osmanlı'da ve Dünya'da yaşanan gelişmeleri, İstanbul'da yaşanan ve büyük bir yıkıma sebep olan depremi ve ilginizi çekecek bir sürü olayı anlatıyor.

Kitabı muhakkak temin edin ve okuyun. 9,90 TL gibi çok uygun bir fiyata cep boyunu bile bulmanız mümkün. Ve sonra gidin Arkeoloji Müzesi'ni gezin. Eminim bu sefer bambaşka duygularla gezeceksiniz o güzel müzeyi. Ayrıca Pera Müzesi'ne giderek tablosunu görebilirsiniz. Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunu yaparken gerçekte neler düşündüğünü eminim siz de benim gibi çoook merak edeceksiniz.


Güncelleme (26.01.2011) :

Kitabı okuduktan sonra çevremdekilere okutmak istedim. Buradan da sizlerle paylaştım. Ama bir de bu eserin sahibine teşekkür etmek istedim. Çünkü okunması çok keyifli, ciddi emek verilmiş bir kitap Kaplumbağa Terbiyecisi... Bir de  ''Kutsal Fahişeden Bakire Meryem'e Toprak ve Kadın'' isimli kitabının nadide insan Muazzez İlmiye Çığ hanımefendi tarafından kaynak kitap olarak gösterilmesi beni iyice meraklandırdı.

Tabii ben e-postamı yazarken ve aklıma gelen soruları sıralarken belki de cevap vermez diye düşündüm. Ama sağolsun Emre bey sorularıma içenlikle cevap verdi.

İşte sorularım ve cevaplar:

-Ahmet Hamdi'nin hayatı oldukça ilgi çekici. Ama ben Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunun ressamı olması dışında hayatının kalan kısmıyla ilgili bilgi sahibi değildi. Sizin  nereden aklınıza geldi bu kitabı yazmak?
 
Bu kitabı yazmak Arkeoloji Müzesi’nin dolaştığım bir gün aklıma düştü. Osman Hamdi Bey’in fotoğraflarının sergilendiği bir bölüm vardır müzede. Bir gün fark ettim ki ben artık müzeyi dolaşmıyorum o fotoğraflara bakmaya geliyorum. Osman Hamdi bir Nemrutun zirvesinde bir Viyana’dadır o resimlerde. İnsanın etkilenmememsi mümkün değil. Fotoğraflara bakarken bu adamın hayatını yazmalıyım dedim. Ve yazdım.
 
-Araştırmanızı nasıl sürdürdünüz?
 
Osman Hamdi Bey üzerine 1971 basımı Mustafa Cezar’ın kitabı vardı. Ondan başka da derli toplu hiçbir şey yoktu. Öncelikle dönemi araştırdım. Kütüphaneler, eski dergi ve makaleler… Yavaş yavaş şekillenmeye başladı Osman Hamdi Bey’in hayatı. Okuduğum her tarihsel bilgiyi bir roman sayfasına nasıl taşıyabilirim diye düşünmeye başladım. Zaman geçtikçe sayfalar oluşmaya başladı.
 
-Kitabı okurken beni Osman Hamdi bey'in bir an bile boşa geçmeyen hayatı dışında en çok etkileyen ilk eşinin çocuklarından birini alarak Paris'e geri dönmesi. Kitabı yazarken oradaki ailesi ile ilgili güncel bilgiler edinebildiniz mi?
 
Özel hayatı ile ilgili bilgiler çok kısıtlıydı. Birkaç cümlenin ötesine gitmiyordu. İstanbul’da yaşayan yakınları var. Prof. Dr. Edhem Eldem gibi. Ama Paris’te kimse olduğunu zannetmiyorum.
 
-Henüz okumadığım kitabınız ''Kutsal Fahişeden Bakire Meryem'e Toprak ve Kadın'' benim de sonsuz saygı duyduğum sevgili Muazzez İlmiye Çığ tarafından kaynak kitap olarak gösterilmiş. Bu çok büyük bir başarı. Oldukça gençsiniz, bu başarınızı neye borçlusunuz?
 
Kadın sorunu, kadın tarihi gibi konularda önceki yıllarda epey bir çalışmıştım. Kutsal Fahişeden Bakire Meryem isimli kitabım o çalışmaların bir sonucu. Muazzez İlmiye Çığ’ın kitabımı okuyup desteklemesi benim için de önemliydi. Yaş konusuna gelince pek genç olduğumu düşünmüyorum. Ama yazarlığın böyle güzel bir tarafı var. 35 yaşına gelmişsiniz ve hala genç sıfatı kullanılıyor sizin için.
 
-Ve son olarak Kaplumbağa Terbiyecisi gibi bir biyografi roman daha yazmayı düşünüyor musunuz?
 
1 ay sonra çıkacak yeni kitabımda ressam Mihri Müşfik Hanım’ın hayatını anlatmaya çalıştım. Ama bu bir biyografi değil. Günümüzde geçen bir hikayenin içine yıllar önce ölmüş bir ressam kadını yerleştirmeyi seçti. Mihri Hanım’ın peşinden koşan yalnız bir adamın hikayesini anlattım.
 
Emre Caner ile ilgili merak etiğiniz herşeyi http://emrecaner.net/ adresinden öğrenebilirsiniz.